İngiltere’nin üst düzey bilim danışmanlarından biri tarafından yürütülen ciddi bir değerlendirmeye göre, muazzam arazilerin tamamen pestisite boğulması nedeniyle ortaya çıkan etkiler küresel düzenlemeler tarafından göz ardı ediliyor ve bunun değişmesi gerekiyor.
İngiltere’nin üst düzey bilim danışmanlarından birine göre, pestisitleri endüstriyel ölçekte ve çok büyük arazilerde kullanmanın güvenli olduğu iddiaları gerçeği yansıtmıyor.
Toplam pestisit tüketim miktarına ilişkin bir kısıtlama olmaması ve görünürde pestisitlerin çevre etkilerini değerlendirecek izleme çalışmalarının da bulunmaması nedeniyle, bu etkiler ancak yıllar sonra görünür hale gelebilir, diyor Prof. Ian Boyd ve çalışma arkadaşı Alice Milner.
Gezegeni korumak amacıyla yapılan pestisit düzenlemelerine ilişkin bu çarpıcı değerlendirme, çiftçilerin kayıp yaşamadan pestisit kullanımını kesebileceği ve artan dünya nüfusunu beslemek için pestisitlere mecbur olduğumuz iddiasını yalanlayan bir BM raporu da dahil olmak üzere, son zamanlarda sayıları artan bu tip çalışmalara dayanarak hazırlanmış.
Science dergisinde yayınlanan makalenin yazarlarına göre, ‘‘pestisit düzenlemelerinin altında yatan, laboratuvar testlerinden veya saha denemelerinden geçen bazı kimyasalların endüstriyel ölçekte kullanıldığında çevreye zararı olmadığı iddiaları gerçeği yansıtmıyor.’’ Bu eleştiriler, İngiltere’nin Çevre, Gıda ve Kırsal İşler Müdürlüğü’nde başdanışman olan Boyd ve aynı müdürlükte geçici görevle çalışan Milner’ın kişisel görüşlerini yansıtıyor.
Bilim insanlarına göre, ‘‘Çok büyük alanları kimyasallara boğmanın etkileri, düzenleme kurumları tarafından büyük ölçüde göz ardı ediliyor. Bu değişebilir ve değişmelidir.’’ Bu durumu, bir ilaç onaylandıktan sonra ortaya çıkabilecek olumsuz etkileri tespit etmek amacıyla ilaç endüstrisi tarafından yürütülen çok sıkı takip uygulamalarıyla karşılaştırıyorlar.
‘‘İlaçlar için gösterilen dikkat, pestisitlerin çevre etkilerini değerlendirmek amacıyla gösterilmiyor.’’ Bu konuda en gelişmiş düzenleme sistemlerinden birine sahip olan İngiltere’yi örnek vererek: ‘‘Buna rağmen pestisit kalıntılarının çevre etkisini izleyecek herhangi bir sistematik yaklaşım yok. Araziler ölçeğinde pestisit kullanımının kısıtlanmasına ilişkin hiçbir şey düşünülmüyor.’’
Bilim insanları tarafından kaleme alınan makale, pestisitlerin ancak ihtiyaç duyulduğunda ve az miktarda kullanılması gerekirken, önleyici bir tedbir olarak yaygın biçimde uygulanmasını da eleştiriyor.
Milner, Guardian’a verdiği demeçte, ‘‘artık küresel ölçekte, ilaç sektöründekine benzer bir izleme sistemini pestisitler için nasıl kurabileceğimizi konuşmak istiyoruz’’ dedi.
‘‘Çevreye bırakılan herhangi bir kimyasal maddenin etrafa yayılması mümkündür. Bunu, özellikle 1960’larda yürütülen Sessiz Bahar gibi ve DDT üzerine çalışmalardan biliyoruz. Ekosistemler birbirine bağlı olduğu için, uygulama yapılmayan yerlerde bile kimyasallar görülebiliyor. Genelde çok beklenmedik etkilerle karşılaşabiliyoruz ve bu etkiler ancak pestisitler endüstriyel ölçekte kullanılmaya başladığında ortaya çıkıyor.’’
Buglife adlı koruma grubundan Matt Shardlow’a göre, ‘‘Pestisitler artık göz önünde; onay süreçlerini perdeleyen ince bilimsel örtü kalktı ve pazarlama stratejilerinin ürünlerden daha güçlü olduğu ortaya çıktı.’’
‘‘Pestisit endüstrisinin en büyük devletleri bile parmağında oynattığını düşünürseniz, dünya ülkelerinin %35’inde herhangi bir pestisit düzenlemesi olmaması şaşırtıcı değil. Artık anlıyoruz ki, pestisitleri bize zarar vermekten çıkarıp yararlı bir hale getirmenin tek yolu, uluslararası bir sözleşme oluşturmak. Buna geç bile kalındı.’’
İngiltere hükümeti, arılara ciddi düzeyde zarar veren yaygın insektisit ürünleri kısıtlayacak AB girişimlerine devamlı karşı çıksa da diğer ülkelerin desteklediği kısmi bir yasak, 2013 yılında getirildi.
Fakat, Çevre Bakanı Michael Gove, Temmuz ayında verdiği bir demeçte pestisit düzenlemelerinin değiştirileceğini söyledi: ‘‘yakın zamanlı bilimsel kanıtları gören herkesin, yeni kısıtlamalar getirilmesi gerektiği sonucuna varacağını düşünüyorum.’’ Brexit’ten sonra ise, ‘‘Detaylı bilimsel analizler ışığında, pestisitler ve kimyasal maddelere ilişkin yüksek standartlarda bir küresel politika oluşturabiliriz.’’
Pestisit Eylem Ağı’ndan Keith Tyrell, mevcut pestisit yönetim sisteminin amacına hizmet etmediğini belirtiyor: ‘‘Bir pestisitin çevre etkisini ancak iş işten geçtikten sonra öğrenebiliyoruz. Yetkililerin harekete geçmesini sağlayacak miktarda bilimsel kanıt toplanması yıllar sürebiliyor ve bu ürünlerden milyonlar kazanan pestisit endüstrisiyle zaten her adımda mücadele ediliyor.
Mart ayında yayınlanan BM raporu, pestisit üreten küresel şirketleri şiddetle eleştiriyor, ‘‘zararı sistematik olarak reddetmekle’’, ‘‘agresif ve etik dışı pazarlama taktikleri’’ kullanmakla ve hükümetler üzerinde ‘‘reformlara engel olarak küresel pestisit kısıtlamalarını felç eden’’ ağır bir lobi faaliyeti yürütmekle suçluyor.
Crop Protection Association adlı bir endüstri oluşumunun yöneticisi Sarah Mukherjee ise şöyle cevap veriyor: ‘‘Boyd ve Milner’ın da kabul ettiği gibi, bitki koruma ürünleri çevreyi korumak ile güvenli, sağlıklı, erişilebilir gıda tedariği arasında doğru bir denge oluşturmayı hedefleyen sürdürülebilir, üretken bir tarım sektörünün belkemiklerinden biridir.’’
‘‘Pestisitler, dünya üzerinde en katı biçimde düzenlenen ürünler arasındadır. Piyasaya yeni bir ürün sürmek 12 yıl alıyor ve maliyeti de yaklaşık 200 milyon sterlin. Bağımsız bilim uzmanları tarafından yürütülen titiz incelemeler sayesinde bu bitki koruma ürünlerinin emniyeti daha piyasaya çıkmadan önce sağlama alınıyor.’’
Kaynak: Assumed safety of pesticide use is false, says top government scientist | Pesticides | The Guardian