Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), ‘‘karbondioksit ve diğer sera gazı emisyonlarında ciddi bir azaltım’’ olmadıkça, küresel ısınmanın 2°C’yi aşacağını ve ‘‘hızlı ve kapsamlı bir geçiş yapma gerekliliğini’’ vurguluyor.
Pestisitler yalnızca sağlığımızı ve çevreyi olumsuz etkilemekle kalmıyor, doğrudan veya dolaylı olarak iklim değişikliğinde de rol oynuyor: Örneğin, pestisit üretimi ve nakliyesinde fosil yakıtlar kullanılıyor; pestisit kullanımı yüksek düzeyde sürdürülemez bir gıda ve çiftçilik sistemini ayakta tutuyor; ve toprağın karbon tutma kapasitesini olumsuz etkiliyor.
İklim değişikliği ile mücadele kapsamında, pestisitlerin hüküm sürdüğü tarım sisteminden agroekoloji yöntemlerine kapsamlı biçimde geçiş yapılmalıdır. Böylece daha az sera gazı salan, biyoçeşitliliği iyileştiren ve yüksek verim sayesinde çiftçileri de adil biçimde ödüllendiren daha dirençli, onarıcı tarım sistemleri ortaya çıkacaktır. Dahası, agroekolojik çiftçilik sistemleri özü itibariyle daha dirençlidir ve taşkınlar ile kuraklık gibi aşırı iklim olaylarına karşı daha dayanıklıdır.
‘‘Sentetik pestisitler tarım işçilerine zarar veriyor, çevreyi kirletiyor ve sera gazı salımını artırıyor. Üretimleri nedeniyle doğrudan emisyona yol açmakla kalmıyor, belki de daha da önemlisi, endüstriyel tarımın zararlı uygulamalarını teşvik ediyor ve destekliyor.’’
Dr. Keith Tyrell, PAN UK Yöneticisi
Endüstriyel Tarım
2019’da iklim değişikliği ve toprak hakkında yayınlanan bir IPCC raporuna göre, toplam sera gazı emisyonlarının %21-27’si gıda sistemiyle ilişkilidir ve bunun %9-14’ü de çiftliğin içindeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Dünya’nın birçok yerindeki çeşitli tarımsal ekosistemlerimiz, endüstrileşmiş, yüksek düzeyde mekanize, yoğun monokültür çiftliklerine yenik düşmüştür. Monokültür çiftçilik, zararlı istilası riskini artırır ve çiftçiler de zararlı mücadelesi ve toprak bereketi için her şeyden önce fosil yakıt temelli girdilere bel bağlamaktadır (birçok pestisit ve gübre, petrokimya ürünüdür).
Toprak Sağlığı
Sentetik pestisitler, topraklarımızdaki karmaşık yaşam ağını da bozuyor, toprak verimini etkiliyor. Toprak canlıları, topraktaki organik maddenin zenginleşmesi ve besin maddelerinin yeniden kullanılabilir hale gelmesi için çok önemlidir ve toprağın altındaki biyolojik aktivitenin azalması demek, toprağın karbon tutma kapasitesinin de düşmesi anlamına gelmektedir. Toprak, sahip olduğumuz en büyük karbon depolarından biridir. Fakat gezegenimizdeki toprakların %30’dan fazlası, yanlış arazi yönetim politikaları yüzünden zarar görmüştür. Bir kısır döngü içinde, topraktaki eksik besin maddelerinin yerine konması için daha fazla gübre kullanılmakta, bu düzeyde gübrelenen bitkiler zararlılara daha çekici gelmekte, bu da çiftçilerin daha fazla pestisit kullanmasına yol açmaktadır. İyi yönetilen bir agroekoloji sisteminde bitkiler daha güçlüdür ve sistemde istenmeyen canlılar da büyük ölçüde doğal avcıları tarafından kontrol altında tutulur.
Pestisitlerin toprağa etkisi epey karmaşık olsa da, organik ve konvansiyonel tarım sistemlerini karşılaştıran küresel ölçekte çalışmalar gösteriyor ki, organik çiftliklerde toprak toplamda daha fazla karbon tutuyor ve 14 kat daha hızlı karbon emilimi sağlıyor.
Pestisit emisyonları
Hem pestisitlerin üretilmesi, nakliyesi ve uygulaması sırasında enerji tüketildiği için, hem de kullanım ile birlikte atmosfere aktif maddeler ve ‘inert’ adjuvanlar salındığı için pestisitler sera gazı emisyonuna yol açıyorlar. Pestisitler, henüz çok iyi anlaşılmamakla beraber, toprak üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle de daha fazla emisyona sebep oluyor. ABD’deki araştırmalar gösteriyor ki, chloropicrin gibi yaygın kullanılan fümiganlar topraktaki N2O salımını 7 kat artırabiliyor ve bunun etkisi gübreleme kaynaklı emisyonlardan çok daha uzun sürüyor. Bunun gibi etkilerin yol açtığı sayıları tarımsal sera gazı salımı tahminlerimize henüz eklemedik ama ciddi boyutlara ulaştığını öngörüyoruz.
Toprağın karbon tutma kapasitesini ciddi ölçüde olumsuz etkilediği ve yüksek düzeyde endüstriyel tarım yöntemlerini mümkün kıldığı için, pestisitlerin emisyonlara katkısı muhtemelen azımsanmaktadır.
Tarım ürünleri pazarlaması
Pestisit üreticileri, ürünlerini iklim değişikliğine bir çözüm olarak pazarlıyor. Tarlalardaki istenmeyen otları veya önceki yılın bitkilerini temizlemek için herbisit kullanılmasını teşvik ediyor, bunu da toprak işlemeye bir alternatif olarak öneriyorlar çünkü toprağın işlenmesi toprak yapısını bozuyor ve karbon tutma kapasitesini düşürüyor. Fakat biliyoruz ki, karbon emilimi için çok önemli işlevlere sahip toprak biyoçeşitliliği, herbisitler nedeniyle ciddi oranda zarar görüyor.
BM Gıda Hakkı Özel Sözcüsü’nün 2017 raporuna göre, ‘‘pestisit girdilerine ciddi oranda bel bağlayan yoğun endüstriyel tarım sisteminin, özellikle de olumsuz iklim değişikliği etkileri ve dünya çapında tarım arazilerinin azalması gerçeğiyle birlikte, artan dünya nüfusunu beslemek için gerekli olduğu öne sürülmektedir.’’ Fakat her yıl 200 bin kişinin akut pestisit zehirlenmesinden hayatını kaybettiğini ekleyerek, ‘‘zararlı pestisitlere bel bağlamanın ancak kısa vadeli bir çözüm olduğu, hem mevcut hem de gelecek nesillerin yeterli gıda ve sağlık hizmetine erişme hakkını kısıtladığı’’ belirtilmektedir.
Peki çözüm?
İyi haber ise, tarımda agroekolojik yöntemlerin benimsenmesi, hem iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltma ve iklim değişikliğine uyumda, hem de çiftçilerin, tarım işçilerinin, halkın ve çevrenin sağlığını korumada bir anahtar olabilir. Dünyayı doyuracak miktarda sağlıklı ve besleyici gıda üretirken, toprak verimini ve karbon tutma kapasitesini de artırabiliriz. Agroekoloji, çeşitliliğe sahip çiftlik sistemlerini teşvik eder ve zararlılar ile hastalıklara daha dayanıklı, sağlıklı ürünler sunar. Bu yaklaşım, iklimsel ve diğer şoklara da daha dirençlidir. Organik maddece zengin, sağlıklı toprakların, örneğin, su tutma kapasitesi daha yüksektir ve hem taşkınlara hem de kuraklığa karşı daha iyi bir koruma sağlar.
Sürmekte olan küresel iklim tartışmalarında çiftçilik ve arazi yönetiminin enerji ve ulaşım gibi sektörlerle eşdeğer tutulması gerekir ve yöneticilerin 21. yüzyıla uygun tarım politikalarının kalbine agroekolojiyi yerleştirmesi şarttır.
Kaynak: https://www.pan-uk.org/pesticides-and-climate-change/